Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Hisar’ın Yapıtlarının Üslûp Özellikleri
Abdülhak Şinasi Hisar’ın yapıtlarında sergilenen üslûp özellikleri veedebiyat üzerine yazılarında ortaya koyduğu düşünceler, onun Türk edebiyatında “üslûpçu” bir yazar olarak tanınmasını sağlamıştır. Türk DilKurumu’nun Türkçe Sözlük’ündeki “üslûp” maddesinde yer verilen sözlerbirçok örnek arasından tercih edilmiş olması nedeniyle, Hisar’ın yazarlığınınTürk edebiyatında üslupla ne kadar özdeşleştirildiğini gösteriyor: “ ‘Akşamiçinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiatbize bir eda ve üslûp dersi verir’-A.Ş. Hisar” (1537).
Eleştiri yazılarında üslûbu, bir yapıtı edebî kılan temel öğe olaraktanımlayan Hisar, bütün yapıtlarında üslûba çok özen gösteren bir yazarolarak karşımıza çıkmaktadır. Hisar’ın yazarlığı hakkındaki kimi tanıtım,inceleme ve eleştiri yazıları, yapıtların üslûp özellikleri üzerinde yoğunlaşıpbunu Hisar’ın yapıtlarının temel değeri sayıyor. Birçok eleştirmen veedebiyatçıya ait bu tür yazılar, genellikle Hisar’ın cümlelerinin uzun, süslü ve
55üzerinde düşünülmüş ve dikkatle yazılmış olduklarını överek vurguluyor.Böyle bir yaklaşımı Leylâ Çamlıbel’in Hisar’ın Çamlıcadaki Eniştemiz adlıyapıtı üzerinde yazdığı eleştirisinde de görmek olanaklı. Çamlıbel, Hisar’ınyapıtlarını dikkat ve titizlikle işlediğini şöyle vurguluyor: “Bir elmas nasılyontuluyor, bir heykel nasıl bir çekiç vuruşlariyle şeklini alıyor, iğnekanaviçeye nasıl saplanarak, muhteşem bir goblen örüyorsa, AbdülhakŞinasi Hisar da eserinin üzerinde öyle işlemiştir. ‘Le style, c’est l’homme!’ “(5).
Öte yandan Hisar’ın üslûbu üzerinde yoğunlaşan eleştiri yazıları, onunyapıtlarının biçimsel özelliklerini, sık sık kusurlu da bulabilmektedir. TurgutUyar, Forum dergisinde “Bir-Seçmeler-Kitabı” başlıklı makalesinde Hisar’ınkullandığı yoğun ve uzun cümleleri anlamsızlıkla suçluyor:
A. Şinasi Hisar’ın dili bile, şimdi acı acı özlemini çektiği odünyaya bağlıdır. Öyle karışık öyle düzende, öyle kötü. Bazıcümlelerinden anlam çıkarmak mümkün değil. Karmaşık.Rahatına düşkün kişilerin düşkün olduğu rahatlığı bulmuşkişilerin, lâf kalabalığı, kaygısızlığı içinde.
Bütün bu eleştirilerinde Turgut Uyar, aslında Hisar’ın geleneksel dil veanlatım tarzıyla bağlantısına olumsuz bakmakta. Sıkça “şairane” olarak nitelendirilen Hisar’ın üslubuna kimi yazarlar modern, kimi yazarlar dageleneksel perspektiften yaklaştığı için eleştirmenler arasında, bazen sonderece olumlu, bazen de olumsuz eleştiriler ortaya çıkarmıştır. Böyle birtepkinin nedenini Hisar’ın üslûbunda baskın olarak görülen gelenekselanlatımda ve sözlü kültür öğelerinde aramak gerekiyor.
56Hisar’ın yazarlığına bir bütün olarak bakıldığı zaman onun benzerbiçim özelliklerine bağlı kaldığı görülüyor. Özellikle Ali Nizamî BeyinAlafranfalığı ve Şeyhliği, Çamlıcadaki Eniştemiz ve Fahim Bey ve Biz adlıyapıtları birbiriyle kompozisyon ve üslûp açısından benzerlikler gösterdiği içinyazarın anlatım biçimini incelemek ve edebî gelenekle bağlantısını saptamakiçin söz konusu yapıtların bir arada ele alınması anlamlı olacaktır. Buyapıtları Hisar’ın söyleminde görülen kompozisyon, anlatım, eklemeli üslûp,yineleme ve sıfat kullanımı gibi geleneksel bağlamında dikkat çeken öğelerçerçevesinde değerlendirmek yararlı olacaktır.
a) Kompozisyon ve Anlatım
Marina Katniç-Bakarşiç, Stilistika adlı kitabında bir söylemin üslûpözellikleri incelenirken yapıtın kompozisyonunun önemli bir öğe olduğunusöylüyor (120). Hisar’ın bu üç yapıtına bakarsak, onların kompozisyonaçısından çeşitli bölümlere ayrılmış olduklarını görürüz. Ancak bu bölümler,yapıtta anlatılan zaman ve olaylar açısından birbiriyle ilişkilendirilmemiş,daha çok tematik olarak verilmiş, yani bir konu üzerine kurulmuştur (“DeliEniştemiz ve Yemekler” ya da Fahim Bey ve Biz’ deki “Esvaplar”). Böylecebirinden bağımsız olarak okunabilen bölümler, episodik anlatım özelliklerigöstererek modern roman türüne değil geleneksel anlatılara yaklaşıyor.Yazar bu tür bölümleri işlerken benzer bir ritm ve anlatım tarzı sergiliyor. “AliNizamî Bey kuş meraklısıydı” ya da “Deli eniştemiz neye inanmazdı ki?Büyüye inanırdı” gibi asıl konuyu anlatan kısa bir cümleyle başlayarak uzuncümlelerle, en ince ayrıntılarıyla konuyu anlatmaya devam ediyor.
57Hisar, anlatılarında yaşadığı döneme göre oldukça arkaik bir dilkullanmıştır. Özellikle Osmanlı zamanına özgü deyimlere, yemek, kıyafet vecoğrafî yer adlarına bolca başvuran Hisar, bu şekilde okuyucuyu anlatılanzamana daha inandırıcı bir biçimde götürerek söyleminin üslûbuna birişlevsellik kazandırıyor. Karakterlerin konuşmaları da bu açıdan çok başarılıolarak 19. yüzyılın Türkçe’sini yansıtmaktadır. Eğer konuşmaların üslûp vekarakterlerin oluşturulması açısından önemi göz önünde bulundurulursa Hisar’ın yapıtlarında yer alan kişilere yakıştırdığı son dönem Osmanlıcası ve anlatılan dönem arasında görülen uyum dikkat çekmektedir. Ancak 19.yüzyılda İstanbul’da yaşan insanlara özgü bu konuşmalar, hiçbir zaman diyalog biçiminde verilmiyor, özgül zamana ve duruma yerleştirilmedendolaylı olarak aktarılıyor. Ancak yazarın böyle bir tercih sergilemiş olmasıonu roman gibi modern ve yazılı edebî türlere değil, daha çok sözlü kültüreve geleneksel anlatılara yaklaştırıyor.
Murat Belge de, “Fahim Bey ve Biz” başlıklı makalesinde “Çağınındilini çok iyi biliyor ve yer yer çok iyi kullanıyor” (361) diyerek Hisar’ınOsmanlı’nın son döneminin dilini aktardığını onaylamaktadır. Ancak Belge’yegöre Hisar’ın sergilediği biçim özellikleri modern okuyucunun beklentilerine uymamakla kalmıyor, geleneksel anlatım tarzı için de abartılı sayılıyor.
Üslubunun kolayca göze çarpan bir kusuru retoriksel soru veünlemlere çok yer vermesi. Bunlar, bugün için yaşamayan vemoda olduğu çağda da zaten fazla yaşamamış bir duygusalüslubun örnekleri. “Eyvah”ları, “heyhat”ları sineye çekmekmodern okur için kolay değil. (361) 58
Retorik sorusu ne kadar geleneksel bir öğe olsa da, modern üslûpçalışmalarında dikkat edilecek bir özelliktir. Katniç-Bakarşiç, retorik sorularınıanlatımın çok işlevli bir öğesi olarak değerlendiriyor. Katniç-Bakarşiç’e göre,etkin bir biçimde duygularla belirlenmiş olan retorik soruları, inandırıcılığıpekiştirme işlevi taşıdığı için bugün reklamcılıkta ve eskiden sözlü edebiyattasıkça kullanılırdı (124).
Hisar’ın yapıtlarında görülen retorik soruları ve ünlemli cümleler,söylemine özel bir ton ve ritm katmaktadır. Hisar’ın, yapısıyla ve noktalamaişaretleriyle belli bir tonla seslenmeyi gerektiren cümleleri büyük ölçüde sözlüanlatımı ve dolayısıyla sözlü edebiyatı anımsatmaktadır. Bundan ötürü buanlatım tarzı, Hisar’ın yapıtlarında yaşattığı sözlü geleneğin bir uzantısıolarak değerlendirilebilir.
b) Eklemeli Üslûp
Hisar’ın söyleminde yer alan ve geleneksel anlatım tarzına özgü özellikleri kimi eleştirmenler başka etkilere bağlamaktadır. Nurullah Ataç,“Sözden Söze” başlıklı makalesinde “ve” bağlacının kullanılmasının yanındaolmadığını ve bu bağlacın Türkçe’ye özgü olmadığını vurgulayarak Hisar’ınüslûbunda sıkça rastlanan bir öğe oluşuna olumsuz eleştiriler getirmektedir.Bunun yanı sıra Ataç, “ve” bağlacının Hisar tarafından sık sık kullanılmasınıyazarın Fransız edebiyatıyla yoğun ilişkisine bağlıyor.
“Ve” edatını kaldırsanız “Fahim Bey ve Biz” dörtte üçüne iner.Abdülhak Şinasi “ve” edatını cümle ortasında kullanmaklakalmıyor, cümlenin başına da getiriyor: “Ve Fahim Bey…”. Hep 59fransızca düşünüyor da onun için. Bir gün kendisine bir kitabtercüme etmesini söylemiştim: “Ben tercüme ile uğraşmam”dedi. Kendi eserini tercüme ediyor ya!… (6)
Nurullah Ataç, Hisar’ın Fransız edebiyatından etkilendiği konusundahaklıdır. Gerçekten de Fransızcanın da içinde yer aldığı Hint-Avrupadillerinde “ve” bağlacı sıkça kullanılır ve Hisar’ın söz konusu üslûbu bu dillerin cümle yapısına uygunluk göstermektedir. Ural-Altay dil grubuna girenTürkçeye ise “ve” bağlacı pek uygun değildir. Türk dili, özünde, sözcük vecümleleri bağlamak için “ile” bağlacının yanında değişik yolları geliştirmiştir.Özellikle Türkçe sözdizimi düzeninde cümleler bağlaçlarla değil, isim-fiillerveya zarf-filler ile bağlanır. Ancak “ve” bağlacı Arapçadan Türkçeye ve Farsçaya geçip epeyce yerleşmiştir. Eski Osmanlı nesrinde rastlanan,Arapça ve Farsçaya özgü cümle yapısına göre “ve”, “ki” bağlaçlarıyla kurulanuzun cümleler, Türkçenin öz söz dizimine aykırıdır. Özellikle Arapçada “ve”bağlacı gerek cümlenin başında gerek cümlenin ortasında sıkça kullanılır.Bunun yanı sıra Arap dil mantığı, cümleleri mutlaka bir bağlaçla başlatmanınyanındadır. Fransızcada da, diğer Hint-Avrupa dillerinde olduğu gibi “ve”bağlacının sık kullanımına rastlanır, ancak Arapçada olduğu kadar sıklıkla veişlevle değil. Oysa “ve” bağlacının fazla kullanılması özellikle onunlacümlelerin başlatılması, Ataç’ın öne sürdüğü Fransızca sözdiziminden çokArapça cümle yapısına ve onun etkisi altında kalan eski Osmanlı nesrineözgü bir davranıştır. Bundan ötürü Türk edebiyatı geleneğine bağlı kalanHisar’ın üslûbunda sıkça görülen “ve” bağlaçlı cümleleri, yazarın yakındanizlediği Fransız edebiyatı etkisine değil, geleneksel ve Osmanlıca anlatımlarabağlamak daha doğru olur.
Diğer yandan Hisar’ın sürekli olarak “ve” bağlacıyla kurduğu cümlelereklemeli üslûbun özelliği olarak da algılanabilir ve dolayısıyla ekleme tarzınadayanan sözlü kültürün etkisine bağlanabilir. Walter J. Ong, Sözlü ve YazılıKültür adlı kitabında sözlü kültürün etkisini sürdüren 17. yüzyılın yazılıkaynaklarının, modern anlatıma ve yazılı kültüre özgü yan cümleler yerineeklemeli anlatım özelliklerini sergilediğini söylemektedir. Ong, bu dönemin metinlerinin sözlü anlatımdaki eklemeli olma özelliğini koruduğunu belirtir.Bunu kanıtlamak için de İbraniceden Latinceye çevrildikten sonra 1610 yılında Douay tarafından İngilizceye çevrilen İncil’i örnek olarak veriyor. Bu çevirinin “Yaradılış” bölümünde yazar, “ve” ile başlayan tam dokuz cümlesaptayarak söz konusu anlatım biçimini şu alıntıyla gösteriyor:Başlangıçta Allah gökleri ve yerleri yarattı. Ve yer ıssız veboştu, ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah’ın Ruhusuların yüzü üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: Işıkolsun. Ve ışık oldu. (53)Ancak unutmamak gerekiyor ki İbranice, Arapçayla beraber Samidilleri grubuna ait olduğu için “ve” bağlacını cümlenin başında sık olarakkullanan bir dildir. Cümlelerin böyle başlatılması sözlü kültüre ait eklemeliüslûbun özelliği olduğu kadar metnin asıl dili olan İbranicenin de özelliğidir.Bu anlatım tarzı içerik açısından ne kadar farklı olsa da, Hisar’ınanlatım tarzıyla benzerlikler gösteriyor. Bundan dolayı Hisar’ın söylemindeegemen olan “ve” bağlacıyla bağlanarak birbirine eklenen cümleler, Ataç’ınsöylediği gibi Fransızca etkisinden çok eski yazılı anlatımlarda sözlü kültürünyarattığı ve bir Sami dili olarak Arapçanın Osmanlıcaya bıraktığı etkiye bağlanabilir.
c) Yinelemeler
Hisar’ın söyleminin sözlü kültürle bağlantısını, yapıtlarında sergilediği diğer üslûp özellikleri açısından da görmek olanaklı. Hisar’ın söyleminde sıkça görülen yineleme kullanma eğilimi de sözlü kültürdeki konuşmacının ve dinleyicinin dikkatinin dağılmamasını sağlayan ağdalı konuşmaya, söyleneninhemen yinelenmesine benzer. Hisar’ın yapıtlarında paragrafların vecümlelerin başında ya da içinde belli sözcüklerin ve sözcük öbeklerinintekrarlanması göze çarpmaktadır. Örneğin, Fahim Bey ve Biz adlı yapıtında“Fahim Bey” diye başlanan paragrafların kitaptaki paragrafların yarısınıaştığını söylemek hiç de abartılı olmaz. Hisar’ın üslûbunda, kitapların bazıbölümlerinin bütün paragraflarını aynı sözcükle ya da söz öbekleriylebaşlatmak eğilimi sıkça görülüyor. Fahim Bey ve Biz kitabının “Yaşlanan,İhtiyarlayan Adam” başlıklı bölümünde “yaşlanan, ihtiyarlayan adam”sözleriyle başlayan tam on paragraf bulunuyor. Böylece bölümün başlığındagörülen tekrarlı ve ağdalı ifade paragrafların başında tekrarlanarak eklemelianlatım biçimiyle okuyucunun dikkati yine aynı konuya çekilmektedir. Bunundaha çarpıcı örneklerini Hisar’ın “kurmacamsı” yapıtlarından farklı olanBoğaziçi Mehtapları adlı kitabında bulmak olanaklıdır. Kitabın “Saz Sesleri”ve “Hânende Sesleri” başlıklı bölümlerinde iki giriş paragrafı dışında bütünparagraflar sürekli birbirini izleyen aynı söz öbekleriyle başlamaktadır.“Hânende Sesleri” bölümünde bir paragraf “Bâzan hânende sesleri” sözleriylebaşlarken, hemen arkasındaki paragraf “Hânende sesleri bâzan” olarakanlatıma giriyor. Bu tercih tam 37 paragraf boyunca görülmektedir. Birbirinin tersi olan bu söz öbekleri yinelenerek özel bir ritm yaratılırken bu durumbölümün içeriğiyle de uyum sağlamaktadır.
Yinelemeler, yazılı edebiyattan çok sözlü edebiyata özgüdür ve yazılıanlatımlarda onun etkisi olarak algılanabilir. Ong, kitabında sözlü kültüreözgü bu eğilimi şöyle açıklamaktadır:
Sözlü kültür akıcılığı, bir çapta bol dil dökmeyi özendirir.Hitabet ustaları, buna “bereket” anlamına gelen copiademişlerdir. Hitabet sanatını yazı sanatına dönüştürdüklerinde bile, farkında olmadan bereketli söz söylemey i özendirmeye devam etmişlerdir. (57)Hisar’ın söylemindeki cümleler ritmik olarak nitelendirilebilecek biryineleme üzerinde de kuruluyor. Sözlü gelenekte de kolay ezberlemeyisağlamak amacıyla buna benzer bir yöntemle karşılaşılmaktadır. Hisar’ınsöyleminde görülen bu ritmik yineleme zaman zaman ses uyumuylapekiştiriliyor. Hisar’ın Çamlıcadaki Eniştemiz adlı yapıtında şu cümleler, butür özellikleri çok güçlü bir biçimde göstermektedir:
O zamanki yollara ve nakil vasıtalarına göre, bir düşünün,İstanbul nerde, Musul nerde? Trablus nerde, Nablus nerde?Cidde nerde, Hüdeyde nerde? Amman nerde, Havran nerde?Hamma nerde, Hayfa nerde, ve Kerbelâ nerde? Akkâ nerde veSan’a nerde? (113)Bu cümlelerde tam anlamıyla şiirsel ses uyumu bulunmuyorsa dacoğrafî yerler son heceleriyle uyum sağlayacak kadar özenle seçilmiştir ve“nerede” sözcüğüyle oluşturulan ritmik yinelemeler göze çarpmaktadır.Ancak Hisar’ın yapıtlarında bu tür yineleme sürekli görülmüyorsa da yazarın ona yer vermiş olması geleneksel anlatım tarzından kopmamış olmasınaişaret ediyor.
Fatma Sabiha Kutlar’a göre Hisar’ın üslûp özellikleri arasında dikkatçeken yinelemeler Divan edebiyatı geleneği ve özellikle mesnevi türübağlamında incelenebilir. Hisar’ın söylemindeki bu tutum, Divan şiiri venesrinde ses açısından uyum gösteren yinelemeleri büyük ölçüdeandırmaktadır. Divan geleneğinde egemen olan bu özelliği Muhsin Macit,Divân Şiirinde Âhenk Unsurları adlı kitabında şöyle açıklıyor:
Divân edebiyatında kelime ve kelime gruplarının tekrarınadayalı bir anlatım tekniğinden bahsedebilir. Bazı söz ve sözgruplarının belirli aralıklarla tekrarından doğan âhenk, anlamlabütünleştiği zaman, poetik bir fonksiyon icrâ eder ve meramınetkili bir biçimde sunulmasını sağlar. Sadece şiir değil birbakıma mensur şiir sayabileceğimiz bahr-ı tavîllerde, secilianlatımı esas alan mensur metinlerde söz ve ses gruplarınınbelirli aralıklarla tekrar edilmesi metne ritmik akışkanlık kazandırmaktadır. (20-21)
Hisar’ın düzyazısında ve divan geleneğindeki üslûp özellikleri konusunda görülen benzerlikler bağlamında, yazarın özellikle Divanedebiyatında nesir içinde kafiye anlamına gelen seciden etkilenmiş olduğudüşünülebilir. Osmanlı edebiyatında seci, ifadeye hafiflik ve akıcılık vermekiçin yapılır; maksatlı olarak yapıldığı gibi kendiliğinden olanları da vardır.Seci örneklerine bakıldığı zaman Hisar’ın söylemini büyük ölçüde hatırlatananlatımlarla karşılaşılır. “Kesâfet-i sehâbda letâfet-i şihâbı unutmuştuk”(“seci” 480) cümlesinde yer alan “kesâfet” ve “letâfet” ile “sehâb-ı şihâb” 64sözcükleri arasında seci vardır. Bunu ilk iki sözcükte “t” ve son ikisözcükte”b” harfleri sağlamaktadır. Seci sanatının örnekleri ve Hisar’ınanlatımı karşılaştırıldığı zaman yazarın eski nesirden beslendiği ve onu birölçüde kendi yapıtlarında sürdürdüğü söylenebilir. Yazarın, söyleminde butür bir anlatım tarzına başvurmuş olması, onun estetik anlayışının eski Türkedebiyatı geleneğinden kaynaklandığını gösterir.
d) Sıfat Kullanımı
Hisar’ın söyleminde ritmik vurgu etkisini yapan öğelerin arasındasıfatların sıralanması da yer alıyor. Daha önce bahsettiğimiz sıfat ve zarfkullanımındaki yoğunluk Hisar’ın göze çarpan bir üslûp özelliğidir. Sıfatlarıyan yana sıralayarak ritmi oluşturma eğilimi özellikle baş karakterlerinbetimlenmelerinde görülüyor. Ali Nizamî Bey’in şu biçimde betimlenmesi debu özellikleri göstermektedir:
Yazın, o zamanki beyaz gecelik entarilerine benziyen, beyazketen, muslin veya bürümcükten, kolları ve boynu açık, beyaz dantelli blûzlar giyer, entarisinin belinde fular, canfes ve şanjankumaşlardan en genç, en şakrak, en gösterişli renklerde, tirşe,fıstıkî, hercaî, mor veya güvez bir kuşak bulunurdu. (209)
Hisar’ın söyleminde sıralama sadece sıfatlarda değil, isimlerde,fiillerde ve zarflarda da sık sık görülüyor. Katniç-Bakarşiç’in kümülasyonolarak adlandırdığı bu birikimsel anlatım, eklemeli figürlerin asıl ifadeyigeliştirmesiyle özel bir üslûp etkisi yaratmaktadır. Böylece ayrıntılarla dolu 65Hisar’ın söylemi, ses ve anlam açısından benzer sözcükleri biriktirerekiletmek istediği temel anlamı pekiştirmektedir.
Ancak Hisar’ın sıfat kullanımında sıralama dışında diğer işlevler veüslûp özellikleri de dikkat çekmektedir. Sözlü kültürde sürekli olarak, bellisıfatların yardımıyla isimlerin ya da kahramanların anımsanması çokyaygındır ve bu durum kahramanların tipik özelliklerini yansıttıkları için bir türkümeleme oluşturmaktadır. Ong, bu konuda şu görüşlere yer verir:
Yazıdan habersiz insanlar, özellikle belirli bir düzene göreyapılan konuşmalarda asker yerine kahraman asker, prensesyerine güzel prenses, çınar yerine ulu çınar denmesini tercihederler. Kümelerin ağırlığından ötürü okuryazarlara pek hantal,bıktırıcı ve ağdalı gelerek reddedilen bu kalıpsal yük ve sıfatlar,sözlü anlatımdan ayrılamaz. (54)
Sözlü kültürde genellikle anlatılan öykünün özünü taşıyan bu epitetlerbelirli kahramanın adından ayrılmayıp sürekli anımsanıyor. Hisar’ınsöylemine bakıldığında ve özellikle belirli kahramanlar üzerine oluşturulanyapıtlarında kişilerin sürekli bir sıfatla tamamlandığı görülüyor. ÖrneğinÇamlıcadaki Eniştemiz’de enişte sürekli “deli eniştemiz” biçiminde, FahimBey ve Biz’deki Fahim, “Fahim Bey” ya da zaman zaman “zavallı Fahim Bey”olarak, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği’ndeki Ali Nizamî, “AliNizamî Bey” olarak anımsanmaktadır. Özellikle “deli enişte” sıfat tamlaması,sözlü gelenekte olduğu gibi çoğulcu bir perspektifi yansıtıyor.
Bu kullanış,eskiden küçük çevreler tarafından bir kişinin adlandırılışını ve tanımlanışınıandırmaktadır. Aynı zamanda kahramanlarının Fahim Bey ve Ali Nizamî Bey 66olarak adlandırılmaları anlatıcının kahramana karşı konumunu ve gelenekselterbiye anlayışını yansıtıyor.Hisar’ın söyleminde, kompozisyondan başlayarak dil kullanımı, cümlekuruluşu, sözcük seçimi ve bütün bunları işleyiş tarzı geleneksel Türk edebiyatının ve sözlü kültürünün etkisindedir. Hisar’ın söyleminin üslûpözellikleri, onun eleştiri yazılarında ortaya koyduğu görüşlerle tutarlılık göstermektedir. Geleneksel bağlamda Hisar’ın yapıtlarının özellikleri kendi edebiyat anlayışı ile uyum içerisindedir.
Tarih: 2016-03-02 01:56:38 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Şinasi Yapıtlarının Üslub Özellikleri Nedir
Abdülhak Şinasi Hisar’ın yapıtlarında sergilenen üslûp özellikleri veedebiyat üzerine yazılarında ortaya koyduğu düşünceler, onun Türk edebiyatında “üslûpçu” bir yazar olarak tanınmasını sağlamıştır. Türk DilKurumu’nun Türkçe Sözlük’ündeki “üslûp” maddesinde yer verilen sözlerbirçok örnek arasından tercih edilmiş olması nedeniyle, Hisar’ın yazarlığınınTürk edebiyatında üslupla ne kadar özdeşleştirildiğini gösteriyor: “ ‘Akşamiçinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiatbize bir eda ve üslûp dersi verir’-A.Ş. Hisar” (1537).
Eleştiri yazılarında üslûbu, bir yapıtı edebî kılan temel öğe olaraktanımlayan Hisar, bütün yapıtlarında üslûba çok özen gösteren bir yazarolarak karşımıza çıkmaktadır. Hisar’ın yazarlığı hakkındaki kimi tanıtım,inceleme ve eleştiri yazıları, yapıtların üslûp özellikleri üzerinde yoğunlaşıpbunu Hisar’ın yapıtlarının temel değeri sayıyor. Birçok eleştirmen veedebiyatçıya ait bu tür yazılar, genellikle Hisar’ın cümlelerinin uzun, süslü ve
55üzerinde düşünülmüş ve dikkatle yazılmış olduklarını överek vurguluyor.Böyle bir yaklaşımı Leylâ Çamlıbel’in Hisar’ın Çamlıcadaki Eniştemiz adlıyapıtı üzerinde yazdığı eleştirisinde de görmek olanaklı. Çamlıbel, Hisar’ınyapıtlarını dikkat ve titizlikle işlediğini şöyle vurguluyor: “Bir elmas nasılyontuluyor, bir heykel nasıl bir çekiç vuruşlariyle şeklini alıyor, iğnekanaviçeye nasıl saplanarak, muhteşem bir goblen örüyorsa, AbdülhakŞinasi Hisar da eserinin üzerinde öyle işlemiştir. ‘Le style, c’est l’homme!’ “(5).
Öte yandan Hisar’ın üslûbu üzerinde yoğunlaşan eleştiri yazıları, onunyapıtlarının biçimsel özelliklerini, sık sık kusurlu da bulabilmektedir. TurgutUyar, Forum dergisinde “Bir-Seçmeler-Kitabı” başlıklı makalesinde Hisar’ınkullandığı yoğun ve uzun cümleleri anlamsızlıkla suçluyor:
A. Şinasi Hisar’ın dili bile, şimdi acı acı özlemini çektiği odünyaya bağlıdır. Öyle karışık öyle düzende, öyle kötü. Bazıcümlelerinden anlam çıkarmak mümkün değil. Karmaşık.Rahatına düşkün kişilerin düşkün olduğu rahatlığı bulmuşkişilerin, lâf kalabalığı, kaygısızlığı içinde.
Bütün bu eleştirilerinde Turgut Uyar, aslında Hisar’ın geleneksel dil veanlatım tarzıyla bağlantısına olumsuz bakmakta. Sıkça “şairane” olarak nitelendirilen Hisar’ın üslubuna kimi yazarlar modern, kimi yazarlar dageleneksel perspektiften yaklaştığı için eleştirmenler arasında, bazen sonderece olumlu, bazen de olumsuz eleştiriler ortaya çıkarmıştır. Böyle birtepkinin nedenini Hisar’ın üslûbunda baskın olarak görülen gelenekselanlatımda ve sözlü kültür öğelerinde aramak gerekiyor.
56Hisar’ın yazarlığına bir bütün olarak bakıldığı zaman onun benzerbiçim özelliklerine bağlı kaldığı görülüyor. Özellikle Ali Nizamî BeyinAlafranfalığı ve Şeyhliği, Çamlıcadaki Eniştemiz ve Fahim Bey ve Biz adlıyapıtları birbiriyle kompozisyon ve üslûp açısından benzerlikler gösterdiği içinyazarın anlatım biçimini incelemek ve edebî gelenekle bağlantısını saptamakiçin söz konusu yapıtların bir arada ele alınması anlamlı olacaktır. Buyapıtları Hisar’ın söyleminde görülen kompozisyon, anlatım, eklemeli üslûp,yineleme ve sıfat kullanımı gibi geleneksel bağlamında dikkat çeken öğelerçerçevesinde değerlendirmek yararlı olacaktır.
a) Kompozisyon ve Anlatım
Marina Katniç-Bakarşiç, Stilistika adlı kitabında bir söylemin üslûpözellikleri incelenirken yapıtın kompozisyonunun önemli bir öğe olduğunusöylüyor (120). Hisar’ın bu üç yapıtına bakarsak, onların kompozisyonaçısından çeşitli bölümlere ayrılmış olduklarını görürüz. Ancak bu bölümler,yapıtta anlatılan zaman ve olaylar açısından birbiriyle ilişkilendirilmemiş,daha çok tematik olarak verilmiş, yani bir konu üzerine kurulmuştur (“DeliEniştemiz ve Yemekler” ya da Fahim Bey ve Biz’ deki “Esvaplar”). Böylecebirinden bağımsız olarak okunabilen bölümler, episodik anlatım özelliklerigöstererek modern roman türüne değil geleneksel anlatılara yaklaşıyor.Yazar bu tür bölümleri işlerken benzer bir ritm ve anlatım tarzı sergiliyor. “AliNizamî Bey kuş meraklısıydı” ya da “Deli eniştemiz neye inanmazdı ki?Büyüye inanırdı” gibi asıl konuyu anlatan kısa bir cümleyle başlayarak uzuncümlelerle, en ince ayrıntılarıyla konuyu anlatmaya devam ediyor.
57Hisar, anlatılarında yaşadığı döneme göre oldukça arkaik bir dilkullanmıştır. Özellikle Osmanlı zamanına özgü deyimlere, yemek, kıyafet vecoğrafî yer adlarına bolca başvuran Hisar, bu şekilde okuyucuyu anlatılanzamana daha inandırıcı bir biçimde götürerek söyleminin üslûbuna birişlevsellik kazandırıyor. Karakterlerin konuşmaları da bu açıdan çok başarılıolarak 19. yüzyılın Türkçe’sini yansıtmaktadır. Eğer konuşmaların üslûp vekarakterlerin oluşturulması açısından önemi göz önünde bulundurulursa Hisar’ın yapıtlarında yer alan kişilere yakıştırdığı son dönem Osmanlıcası ve anlatılan dönem arasında görülen uyum dikkat çekmektedir. Ancak 19.yüzyılda İstanbul’da yaşan insanlara özgü bu konuşmalar, hiçbir zaman diyalog biçiminde verilmiyor, özgül zamana ve duruma yerleştirilmedendolaylı olarak aktarılıyor. Ancak yazarın böyle bir tercih sergilemiş olmasıonu roman gibi modern ve yazılı edebî türlere değil, daha çok sözlü kültüreve geleneksel anlatılara yaklaştırıyor.
Murat Belge de, “Fahim Bey ve Biz” başlıklı makalesinde “Çağınındilini çok iyi biliyor ve yer yer çok iyi kullanıyor” (361) diyerek Hisar’ınOsmanlı’nın son döneminin dilini aktardığını onaylamaktadır. Ancak Belge’yegöre Hisar’ın sergilediği biçim özellikleri modern okuyucunun beklentilerine uymamakla kalmıyor, geleneksel anlatım tarzı için de abartılı sayılıyor.
Üslubunun kolayca göze çarpan bir kusuru retoriksel soru veünlemlere çok yer vermesi. Bunlar, bugün için yaşamayan vemoda olduğu çağda da zaten fazla yaşamamış bir duygusalüslubun örnekleri. “Eyvah”ları, “heyhat”ları sineye çekmekmodern okur için kolay değil. (361) 58
Retorik sorusu ne kadar geleneksel bir öğe olsa da, modern üslûpçalışmalarında dikkat edilecek bir özelliktir. Katniç-Bakarşiç, retorik sorularınıanlatımın çok işlevli bir öğesi olarak değerlendiriyor. Katniç-Bakarşiç’e göre,etkin bir biçimde duygularla belirlenmiş olan retorik soruları, inandırıcılığıpekiştirme işlevi taşıdığı için bugün reklamcılıkta ve eskiden sözlü edebiyattasıkça kullanılırdı (124).
Hisar’ın yapıtlarında görülen retorik soruları ve ünlemli cümleler,söylemine özel bir ton ve ritm katmaktadır. Hisar’ın, yapısıyla ve noktalamaişaretleriyle belli bir tonla seslenmeyi gerektiren cümleleri büyük ölçüde sözlüanlatımı ve dolayısıyla sözlü edebiyatı anımsatmaktadır. Bundan ötürü buanlatım tarzı, Hisar’ın yapıtlarında yaşattığı sözlü geleneğin bir uzantısıolarak değerlendirilebilir.
b) Eklemeli Üslûp
Hisar’ın söyleminde yer alan ve geleneksel anlatım tarzına özgü özellikleri kimi eleştirmenler başka etkilere bağlamaktadır. Nurullah Ataç,“Sözden Söze” başlıklı makalesinde “ve” bağlacının kullanılmasının yanındaolmadığını ve bu bağlacın Türkçe’ye özgü olmadığını vurgulayarak Hisar’ınüslûbunda sıkça rastlanan bir öğe oluşuna olumsuz eleştiriler getirmektedir.Bunun yanı sıra Ataç, “ve” bağlacının Hisar tarafından sık sık kullanılmasınıyazarın Fransız edebiyatıyla yoğun ilişkisine bağlıyor.
“Ve” edatını kaldırsanız “Fahim Bey ve Biz” dörtte üçüne iner.Abdülhak Şinasi “ve” edatını cümle ortasında kullanmaklakalmıyor, cümlenin başına da getiriyor: “Ve Fahim Bey…”. Hep 59fransızca düşünüyor da onun için. Bir gün kendisine bir kitabtercüme etmesini söylemiştim: “Ben tercüme ile uğraşmam”dedi. Kendi eserini tercüme ediyor ya!… (6)
Nurullah Ataç, Hisar’ın Fransız edebiyatından etkilendiği konusundahaklıdır. Gerçekten de Fransızcanın da içinde yer aldığı Hint-Avrupadillerinde “ve” bağlacı sıkça kullanılır ve Hisar’ın söz konusu üslûbu bu dillerin cümle yapısına uygunluk göstermektedir. Ural-Altay dil grubuna girenTürkçeye ise “ve” bağlacı pek uygun değildir. Türk dili, özünde, sözcük vecümleleri bağlamak için “ile” bağlacının yanında değişik yolları geliştirmiştir.Özellikle Türkçe sözdizimi düzeninde cümleler bağlaçlarla değil, isim-fiillerveya zarf-filler ile bağlanır. Ancak “ve” bağlacı Arapçadan Türkçeye ve Farsçaya geçip epeyce yerleşmiştir. Eski Osmanlı nesrinde rastlanan,Arapça ve Farsçaya özgü cümle yapısına göre “ve”, “ki” bağlaçlarıyla kurulanuzun cümleler, Türkçenin öz söz dizimine aykırıdır. Özellikle Arapçada “ve”bağlacı gerek cümlenin başında gerek cümlenin ortasında sıkça kullanılır.Bunun yanı sıra Arap dil mantığı, cümleleri mutlaka bir bağlaçla başlatmanınyanındadır. Fransızcada da, diğer Hint-Avrupa dillerinde olduğu gibi “ve”bağlacının sık kullanımına rastlanır, ancak Arapçada olduğu kadar sıklıkla veişlevle değil. Oysa “ve” bağlacının fazla kullanılması özellikle onunlacümlelerin başlatılması, Ataç’ın öne sürdüğü Fransızca sözdiziminden çokArapça cümle yapısına ve onun etkisi altında kalan eski Osmanlı nesrineözgü bir davranıştır. Bundan ötürü Türk edebiyatı geleneğine bağlı kalanHisar’ın üslûbunda sıkça görülen “ve” bağlaçlı cümleleri, yazarın yakındanizlediği Fransız edebiyatı etkisine değil, geleneksel ve Osmanlıca anlatımlarabağlamak daha doğru olur.
Diğer yandan Hisar’ın sürekli olarak “ve” bağlacıyla kurduğu cümlelereklemeli üslûbun özelliği olarak da algılanabilir ve dolayısıyla ekleme tarzınadayanan sözlü kültürün etkisine bağlanabilir. Walter J. Ong, Sözlü ve YazılıKültür adlı kitabında sözlü kültürün etkisini sürdüren 17. yüzyılın yazılıkaynaklarının, modern anlatıma ve yazılı kültüre özgü yan cümleler yerineeklemeli anlatım özelliklerini sergilediğini söylemektedir. Ong, bu dönemin metinlerinin sözlü anlatımdaki eklemeli olma özelliğini koruduğunu belirtir.Bunu kanıtlamak için de İbraniceden Latinceye çevrildikten sonra 1610 yılında Douay tarafından İngilizceye çevrilen İncil’i örnek olarak veriyor. Bu çevirinin “Yaradılış” bölümünde yazar, “ve” ile başlayan tam dokuz cümlesaptayarak söz konusu anlatım biçimini şu alıntıyla gösteriyor:Başlangıçta Allah gökleri ve yerleri yarattı. Ve yer ıssız veboştu, ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah’ın Ruhusuların yüzü üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: Işıkolsun. Ve ışık oldu. (53)Ancak unutmamak gerekiyor ki İbranice, Arapçayla beraber Samidilleri grubuna ait olduğu için “ve” bağlacını cümlenin başında sık olarakkullanan bir dildir. Cümlelerin böyle başlatılması sözlü kültüre ait eklemeliüslûbun özelliği olduğu kadar metnin asıl dili olan İbranicenin de özelliğidir.Bu anlatım tarzı içerik açısından ne kadar farklı olsa da, Hisar’ınanlatım tarzıyla benzerlikler gösteriyor. Bundan dolayı Hisar’ın söylemindeegemen olan “ve” bağlacıyla bağlanarak birbirine eklenen cümleler, Ataç’ınsöylediği gibi Fransızca etkisinden çok eski yazılı anlatımlarda sözlü kültürünyarattığı ve bir Sami dili olarak Arapçanın Osmanlıcaya bıraktığı etkiye bağlanabilir.
c) Yinelemeler
Hisar’ın söyleminin sözlü kültürle bağlantısını, yapıtlarında sergilediği diğer üslûp özellikleri açısından da görmek olanaklı. Hisar’ın söyleminde sıkça görülen yineleme kullanma eğilimi de sözlü kültürdeki konuşmacının ve dinleyicinin dikkatinin dağılmamasını sağlayan ağdalı konuşmaya, söyleneninhemen yinelenmesine benzer. Hisar’ın yapıtlarında paragrafların vecümlelerin başında ya da içinde belli sözcüklerin ve sözcük öbeklerinintekrarlanması göze çarpmaktadır. Örneğin, Fahim Bey ve Biz adlı yapıtında“Fahim Bey” diye başlanan paragrafların kitaptaki paragrafların yarısınıaştığını söylemek hiç de abartılı olmaz. Hisar’ın üslûbunda, kitapların bazıbölümlerinin bütün paragraflarını aynı sözcükle ya da söz öbekleriylebaşlatmak eğilimi sıkça görülüyor. Fahim Bey ve Biz kitabının “Yaşlanan,İhtiyarlayan Adam” başlıklı bölümünde “yaşlanan, ihtiyarlayan adam”sözleriyle başlayan tam on paragraf bulunuyor. Böylece bölümün başlığındagörülen tekrarlı ve ağdalı ifade paragrafların başında tekrarlanarak eklemelianlatım biçimiyle okuyucunun dikkati yine aynı konuya çekilmektedir. Bunundaha çarpıcı örneklerini Hisar’ın “kurmacamsı” yapıtlarından farklı olanBoğaziçi Mehtapları adlı kitabında bulmak olanaklıdır. Kitabın “Saz Sesleri”ve “Hânende Sesleri” başlıklı bölümlerinde iki giriş paragrafı dışında bütünparagraflar sürekli birbirini izleyen aynı söz öbekleriyle başlamaktadır.“Hânende Sesleri” bölümünde bir paragraf “Bâzan hânende sesleri” sözleriylebaşlarken, hemen arkasındaki paragraf “Hânende sesleri bâzan” olarakanlatıma giriyor. Bu tercih tam 37 paragraf boyunca görülmektedir. Birbirinin tersi olan bu söz öbekleri yinelenerek özel bir ritm yaratılırken bu durumbölümün içeriğiyle de uyum sağlamaktadır.
Yinelemeler, yazılı edebiyattan çok sözlü edebiyata özgüdür ve yazılıanlatımlarda onun etkisi olarak algılanabilir. Ong, kitabında sözlü kültüreözgü bu eğilimi şöyle açıklamaktadır:
Sözlü kültür akıcılığı, bir çapta bol dil dökmeyi özendirir.Hitabet ustaları, buna “bereket” anlamına gelen copiademişlerdir. Hitabet sanatını yazı sanatına dönüştürdüklerinde bile, farkında olmadan bereketli söz söylemey i özendirmeye devam etmişlerdir. (57)Hisar’ın söylemindeki cümleler ritmik olarak nitelendirilebilecek biryineleme üzerinde de kuruluyor. Sözlü gelenekte de kolay ezberlemeyisağlamak amacıyla buna benzer bir yöntemle karşılaşılmaktadır. Hisar’ınsöyleminde görülen bu ritmik yineleme zaman zaman ses uyumuylapekiştiriliyor. Hisar’ın Çamlıcadaki Eniştemiz adlı yapıtında şu cümleler, butür özellikleri çok güçlü bir biçimde göstermektedir:
O zamanki yollara ve nakil vasıtalarına göre, bir düşünün,İstanbul nerde, Musul nerde? Trablus nerde, Nablus nerde?Cidde nerde, Hüdeyde nerde? Amman nerde, Havran nerde?Hamma nerde, Hayfa nerde, ve Kerbelâ nerde? Akkâ nerde veSan’a nerde? (113)Bu cümlelerde tam anlamıyla şiirsel ses uyumu bulunmuyorsa dacoğrafî yerler son heceleriyle uyum sağlayacak kadar özenle seçilmiştir ve“nerede” sözcüğüyle oluşturulan ritmik yinelemeler göze çarpmaktadır.Ancak Hisar’ın yapıtlarında bu tür yineleme sürekli görülmüyorsa da yazarın ona yer vermiş olması geleneksel anlatım tarzından kopmamış olmasınaişaret ediyor.
Fatma Sabiha Kutlar’a göre Hisar’ın üslûp özellikleri arasında dikkatçeken yinelemeler Divan edebiyatı geleneği ve özellikle mesnevi türübağlamında incelenebilir. Hisar’ın söylemindeki bu tutum, Divan şiiri venesrinde ses açısından uyum gösteren yinelemeleri büyük ölçüdeandırmaktadır. Divan geleneğinde egemen olan bu özelliği Muhsin Macit,Divân Şiirinde Âhenk Unsurları adlı kitabında şöyle açıklıyor:
Divân edebiyatında kelime ve kelime gruplarının tekrarınadayalı bir anlatım tekniğinden bahsedebilir. Bazı söz ve sözgruplarının belirli aralıklarla tekrarından doğan âhenk, anlamlabütünleştiği zaman, poetik bir fonksiyon icrâ eder ve meramınetkili bir biçimde sunulmasını sağlar. Sadece şiir değil birbakıma mensur şiir sayabileceğimiz bahr-ı tavîllerde, secilianlatımı esas alan mensur metinlerde söz ve ses gruplarınınbelirli aralıklarla tekrar edilmesi metne ritmik akışkanlık kazandırmaktadır. (20-21)
Hisar’ın düzyazısında ve divan geleneğindeki üslûp özellikleri konusunda görülen benzerlikler bağlamında, yazarın özellikle Divanedebiyatında nesir içinde kafiye anlamına gelen seciden etkilenmiş olduğudüşünülebilir. Osmanlı edebiyatında seci, ifadeye hafiflik ve akıcılık vermekiçin yapılır; maksatlı olarak yapıldığı gibi kendiliğinden olanları da vardır.Seci örneklerine bakıldığı zaman Hisar’ın söylemini büyük ölçüde hatırlatananlatımlarla karşılaşılır. “Kesâfet-i sehâbda letâfet-i şihâbı unutmuştuk”(“seci” 480) cümlesinde yer alan “kesâfet” ve “letâfet” ile “sehâb-ı şihâb” 64sözcükleri arasında seci vardır. Bunu ilk iki sözcükte “t” ve son ikisözcükte”b” harfleri sağlamaktadır. Seci sanatının örnekleri ve Hisar’ınanlatımı karşılaştırıldığı zaman yazarın eski nesirden beslendiği ve onu birölçüde kendi yapıtlarında sürdürdüğü söylenebilir. Yazarın, söyleminde butür bir anlatım tarzına başvurmuş olması, onun estetik anlayışının eski Türkedebiyatı geleneğinden kaynaklandığını gösterir.
d) Sıfat Kullanımı
Hisar’ın söyleminde ritmik vurgu etkisini yapan öğelerin arasındasıfatların sıralanması da yer alıyor. Daha önce bahsettiğimiz sıfat ve zarfkullanımındaki yoğunluk Hisar’ın göze çarpan bir üslûp özelliğidir. Sıfatlarıyan yana sıralayarak ritmi oluşturma eğilimi özellikle baş karakterlerinbetimlenmelerinde görülüyor. Ali Nizamî Bey’in şu biçimde betimlenmesi debu özellikleri göstermektedir:
Yazın, o zamanki beyaz gecelik entarilerine benziyen, beyazketen, muslin veya bürümcükten, kolları ve boynu açık, beyaz dantelli blûzlar giyer, entarisinin belinde fular, canfes ve şanjankumaşlardan en genç, en şakrak, en gösterişli renklerde, tirşe,fıstıkî, hercaî, mor veya güvez bir kuşak bulunurdu. (209)
Hisar’ın söyleminde sıralama sadece sıfatlarda değil, isimlerde,fiillerde ve zarflarda da sık sık görülüyor. Katniç-Bakarşiç’in kümülasyonolarak adlandırdığı bu birikimsel anlatım, eklemeli figürlerin asıl ifadeyigeliştirmesiyle özel bir üslûp etkisi yaratmaktadır. Böylece ayrıntılarla dolu 65Hisar’ın söylemi, ses ve anlam açısından benzer sözcükleri biriktirerekiletmek istediği temel anlamı pekiştirmektedir.
Ancak Hisar’ın sıfat kullanımında sıralama dışında diğer işlevler veüslûp özellikleri de dikkat çekmektedir. Sözlü kültürde sürekli olarak, bellisıfatların yardımıyla isimlerin ya da kahramanların anımsanması çokyaygındır ve bu durum kahramanların tipik özelliklerini yansıttıkları için bir türkümeleme oluşturmaktadır. Ong, bu konuda şu görüşlere yer verir:
Yazıdan habersiz insanlar, özellikle belirli bir düzene göreyapılan konuşmalarda asker yerine kahraman asker, prensesyerine güzel prenses, çınar yerine ulu çınar denmesini tercihederler. Kümelerin ağırlığından ötürü okuryazarlara pek hantal,bıktırıcı ve ağdalı gelerek reddedilen bu kalıpsal yük ve sıfatlar,sözlü anlatımdan ayrılamaz. (54)
Sözlü kültürde genellikle anlatılan öykünün özünü taşıyan bu epitetlerbelirli kahramanın adından ayrılmayıp sürekli anımsanıyor. Hisar’ınsöylemine bakıldığında ve özellikle belirli kahramanlar üzerine oluşturulanyapıtlarında kişilerin sürekli bir sıfatla tamamlandığı görülüyor. ÖrneğinÇamlıcadaki Eniştemiz’de enişte sürekli “deli eniştemiz” biçiminde, FahimBey ve Biz’deki Fahim, “Fahim Bey” ya da zaman zaman “zavallı Fahim Bey”olarak, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği’ndeki Ali Nizamî, “AliNizamî Bey” olarak anımsanmaktadır. Özellikle “deli enişte” sıfat tamlaması,sözlü gelenekte olduğu gibi çoğulcu bir perspektifi yansıtıyor.
Bu kullanış,eskiden küçük çevreler tarafından bir kişinin adlandırılışını ve tanımlanışınıandırmaktadır. Aynı zamanda kahramanlarının Fahim Bey ve Ali Nizamî Bey 66olarak adlandırılmaları anlatıcının kahramana karşı konumunu ve gelenekselterbiye anlayışını yansıtıyor.Hisar’ın söyleminde, kompozisyondan başlayarak dil kullanımı, cümlekuruluşu, sözcük seçimi ve bütün bunları işleyiş tarzı geleneksel Türk edebiyatının ve sözlü kültürünün etkisindedir. Hisar’ın söyleminin üslûpözellikleri, onun eleştiri yazılarında ortaya koyduğu görüşlerle tutarlılık göstermektedir. Geleneksel bağlamda Hisar’ın yapıtlarının özellikleri kendi edebiyat anlayışı ile uyum içerisindedir.
Tarih: 2016-03-02 01:56:38 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx